Fikriyat Gazetesi

Top Menu

  • Anasayfa
  • Akademik
    • Tarih
      • Yakın Tarih
      • Türk Tarihi
      • Dünya Tarihi
      • Amerika Tarihi
      • İslam Tarihi
      • Avrupa Tarihi
      • Asya Tarihi
    • Sosyoloji
      • Antropoloji
      • Ünlü Filozoflar
      • Sosyoloji Bilimi
      • Ünlü Sosyologlar
    • Psikoloji
      • Psikoloji Bilimi
      • Ünlü Psikologlar
    • Sinema
      • Türk sineması
      • Amerikan Sineması
      • Avrupa Sineması
      • Rus Sineması
      • Hint Sineması
      • Kült Filmler
      • Uzakdoğu Sineması
      • Ünlü Yönetmenler
    • Müzik
      • Türk Halk Müziği
      • Ünlü Sanatçılar
      • Klasik Batı Müziği
      • Klasik Türk Müziği
    • İlahiyat
      • İslam
      • Akaid
      • Kur’an
      • Siyer
      • Hadis
    • Felsefe
      • İslam Felsefesi
      • Modern Felsefe
      • Antik Yunan Felsefesi
      • Eski Mısır
    • Eğitim
      • Akademik Dünya
      • Pedagoji
      • Eğitim Kuramları
      • Çocuk Eğitimi
      • Üniversiteler
    • Edebiyat
      • Türk Edebiyatı
      • Dünya Edebiyatı
      • Ünlü Yazarlar ve Şairler
    • Makaleler
    • Biyografi
    • Geleneksel Sanatlar
  • Haberler
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Spor
  • Bilim – Teknoloji
  • Medya

Ana Menu

  • Anasayfa
  • Haberler
  • Siyaset
  • İslam Dünyası
  • Kültür Sanat
  • Ramazan
  • Akademik
  • Yazarlar
  • Anasayfa
  • Akademik
    • Tarih
      • Yakın Tarih
      • Türk Tarihi
      • Dünya Tarihi
      • Amerika Tarihi
      • İslam Tarihi
      • Avrupa Tarihi
      • Asya Tarihi
    • Sosyoloji
      • Antropoloji
      • Ünlü Filozoflar
      • Sosyoloji Bilimi
      • Ünlü Sosyologlar
    • Psikoloji
      • Psikoloji Bilimi
      • Ünlü Psikologlar
    • Sinema
      • Türk sineması
      • Amerikan Sineması
      • Avrupa Sineması
      • Rus Sineması
      • Hint Sineması
      • Kült Filmler
      • Uzakdoğu Sineması
      • Ünlü Yönetmenler
    • Müzik
      • Türk Halk Müziği
      • Ünlü Sanatçılar
      • Klasik Batı Müziği
      • Klasik Türk Müziği
    • İlahiyat
      • İslam
      • Akaid
      • Kur’an
        • Tefsir
        • Meal
        • Kavramlar
      • Siyer
      • Hadis
    • Felsefe
      • İslam Felsefesi
      • Modern Felsefe
      • Antik Yunan Felsefesi
      • Eski Mısır
    • Eğitim
      • Akademik Dünya
      • Pedagoji
      • Eğitim Kuramları
      • Çocuk Eğitimi
      • Üniversiteler
    • Edebiyat
      • Türk Edebiyatı
      • Dünya Edebiyatı
      • Ünlü Yazarlar ve Şairler
    • Makaleler
    • Biyografi
    • Geleneksel Sanatlar
  • Haberler
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Spor
  • Bilim – Teknoloji
  • Medya

logo

Fikriyat Gazetesi

  • Anasayfa
  • Haberler
    • Önlem almayan Amerikan polisi, yine PKK/PYD tarafını tuttu

      15 Haziran 2017
      0
    • Dünyadaki en kötü açlık krizi

      15 Haziran 2017
      0
    • Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

      15 Haziran 2017
      0
    • İşsizlik verilerinde düşüş başladı

      15 Haziran 2017
      0
    • Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

      15 Haziran 2017
      0
    • CHP'nin Açmazı

      15 Haziran 2017
      0
    • Başbakan Yıldırım Yunanistan'a gidecek

      14 Haziran 2017
      0
    • TBMM Koruma Daire Başkanlığı Şube Müdürü gözaltına alındı

      14 Haziran 2017
      0
    • Rakka'da sivil katliamı

      14 Haziran 2017
      0
  • Siyaset
    • Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

      15 Haziran 2017
      0
    • Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

      15 Haziran 2017
      0
    • CHP'nin Açmazı

      15 Haziran 2017
      0
    • Her zamanki gibi "Direniş" peşindeler

      14 Haziran 2017
      0
    • Kılıçdaroğlu, CHP grubunu acil toplantıya çağırdı

      14 Haziran 2017
      0
    • Bahçeli: Türkiye doğru yolda

      13 Haziran 2017
      0
    • Hızlı tren hattı, 12 bin kilometreye çıkacak

      13 Haziran 2017
      0
    • Sağlıkta Cumhuriyet tarihinin en büyük reformları yapılıyor

      13 Haziran 2017
      0
    • İsrafın önlenmesi için meclis harekete geçti

      11 Haziran 2017
      0
  • İslam Dünyası
    • Dünyadaki en kötü açlık krizi

      15 Haziran 2017
      0
    • HARİTALAR ÇİZİLİYOR DİYORUZ, AYDINIMIZ BELGENİZ VAR MI? DİYOR

      15 Haziran 2017
      0
    • Rakka'da sivil katliamı

      14 Haziran 2017
      0
    • İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük katliam

      14 Haziran 2017
      0
    • Katar krizi yetmedi!

      14 Haziran 2017
      0
    • Mısır, Filistin'in can damarlarını kesiyor!

      14 Haziran 2017
      0
    • Muson yağmurları Bangladeş'i vurdu

      14 Haziran 2017
      0
    • Filipin ordusu, sosyal hesapları izliyor

      14 Haziran 2017
      0
    • İslam Medeniyetinin Yeniden Dirilişi

      14 Haziran 2017
      0
  • Kültür Sanat
    • Tarihi manastır turizme kazandırılacak

      14 Haziran 2017
      0
    • GELENEKLİ SAN’ATLARA DÂİR…

      13 Haziran 2017
      0
    • Gökyüzünden görülen heykeller!

      13 Haziran 2017
      0
    • Hatay Arkeoloji Müzesi 'en büyük' olma yolunda

      13 Haziran 2017
      0
    • 11 müze daha yıl sonuna kadar hizmete açılacak

      12 Haziran 2017
      0
    • 'Cülus-ı Hümayun' Topkapı Sarayı'nda

      10 Haziran 2017
      0
    • Arif V 216 filminden ilk kareler

      9 Haziran 2017
      0
    • Sezen Aksu öykü kitabı çıkarıyor

      9 Haziran 2017
      0
    • Türk ressamın resimleri Valensiya'da

      8 Haziran 2017
      0
  • Ramazan
    • Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

      15 Haziran 2017
      0
    • Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Sevdirelim?

      15 Haziran 2017
      0
    • Namaz ve Şehir: İslam’ın Görünür Veçhesi Namaz Hakkında Bazı Mülahazalar

      13 Haziran 2017
      0
    • Kadim Bir Kulluk Geleneği Olarak İtikaf

      12 Haziran 2017
      0
    • Bayram müjdesi erken geldi

      12 Haziran 2017
      0
    • RAMAZAN VE BAĞIMLILIKLARDAN KORUNMA

      12 Haziran 2017
      0
    • Darda kalmışların göz aydınlığı Kızılay

      12 Haziran 2017
      0
    • Türbedeki nöbet, ziyaretçi sayısını katladı

      11 Haziran 2017
      0
    • Türk Kızılayı ve THY'den Musullu sığınmacılara iftar

      10 Haziran 2017
      0
  • Akademik
    • Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Sevdirelim?

      15 Haziran 2017
      0
    • Amerika'nın İslamofobya endüstrisi

      14 Haziran 2017
      0
    • Padişahların mutlak otoritesi Avrupalılar’a örnek oldu

      14 Haziran 2017
      0
    • Batı'nın diğer 'öteki'si olarak: Rusya

      14 Haziran 2017
      0
    • Amerika'nın siyah tarihi

      14 Haziran 2017
      0
    • Osmanlı'nın olmazsa olmaz kitabı: Mukaddime

      14 Haziran 2017
      0
    • zekeriya erdim

      Büyüyen Ve Gelişen Türkiye’nin YENİ-YERLİ-YETERLİ EĞİTİM MODELİ

      14 Haziran 2017
      0
    • İslam Medeniyetinin Yeniden Dirilişi

      14 Haziran 2017
      0
    • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cemil Meriç'i andı

      13 Haziran 2017
      0
  • Yazarlar
    • Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Sevdirelim?

      15 Haziran 2017
      0
    • zekeriya erdim

      Büyüyen Ve Gelişen Türkiye’nin YENİ-YERLİ-YETERLİ EĞİTİM MODELİ

      14 Haziran 2017
      0
    • İslam Medeniyetinin Yeniden Dirilişi

      14 Haziran 2017
      0
    • Biberiye bitkisi

      13 Haziran 2017
      0
    • GELENEKLİ SAN’ATLARA DÂİR…

      13 Haziran 2017
      0
    • Göğe dokunamayan eller

      13 Haziran 2017
      0
    • Namaz ve Şehir: İslam’ın Görünür Veçhesi Namaz Hakkında Bazı Mülahazalar

      13 Haziran 2017
      0
    • Kadim Bir Kulluk Geleneği Olarak İtikaf

      12 Haziran 2017
      0
    • RAMAZAN VE BAĞIMLILIKLARDAN KORUNMA

      12 Haziran 2017
      0
  • Önlem almayan Amerikan polisi, yine PKK/PYD tarafını tuttu

  • Dünyadaki en kötü açlık krizi

  • Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

  • İşsizlik verilerinde düşüş başladı

  • Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

AkademikBiyografiDünya EdebiyatıEdebiyatÜnlü Yazarlar ve Şairler
Anasayfa›Akademik›Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -3

Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -3

By admin
27 Mayıs 2017
976
0

İÇ DÜNYASI VE BELİRSİZLİKLERİ

Kafka’nın yaşadığı dünya, yabancılaşma dünya­sıdır. Çatışmalar dünyasıdır. İkiye bölünmüş insanın dünyasıdır. İnsanın, bu ikiye bölünüşün bilincini yitirdiği, kendisini uykuya bıraktığı dünyadır. Kafka’nın iç dünyası, bu yabancılaşma dünyasına ait olmak, boğazına kadar onun içine batmış olmak duygusu ile uyuyanların gözlerini gerçek bir hayata açtırmak için duyduğu ihtiraslı arzudan kuruludur.

Nocturne adlı parça bu görevi şöyle çiziyor : “Ge­ceye dalmışsın … her yanda insanlar uyuyor. Bir küçük komedi bu, suçsuz bir kuruntu bu: katı yatak­larda, katı damların altında, şi1telere uzanmış, ya da çarşaflara, yorganlarının içine büzülmüş uyuyorlar! Gerçekte, çölde kurulmuş bir açık ordugâh bu; sayı­sı bilinmez bir kalabalık; bir ordu; buz gibi bir gö­ğün altında, kaskatı toprağın üstünde bir halk … Ve sen, sen uyanıksın, gece nöbetçilerinden birisin; ya­nan ateşten ayaklarına doğru salladığın meşalenin ışığında, her şeyi daha yakından görmektesin. Niçin uyanıksın? Birinin uyanık olması gerek, diyorlar! Öyle birisi gerek.” (45) Bu nesnel ikiliği, gerekliliğin birliği ile aşmaya çalışıyor.

Onun, insan olarak çabası, kuruntuları suçlamak, yerleşmiş düzenin yalanını ortaya dökmek, kişide, canlı bir yasaya kavuşmak arzusunu uyandırmaktır.

Ve her şeyden önce de insanın bu ikileşmesinin uyandırıcının işini zorlaştıran korkunç hareketsizliğin bilincine açıkça varmaktır .

Dava’nın kahramanı Joseph K … , bu ikileşmiş insanlardan biridir. Toplumda, görevi ile bellidir o. “İmzaya yetkili” kimsedir; ve toplumsal düzeni na­sıl, tamamen insani, evrensel ya da tanrısal bir baş­ka düzenin bayağılaşmış ve yalancı bir karikatürü ise görev ve uğraşın da burada ikileşmiş bir anlamı vardır: sahte ve yabancılaşmış dünyada o belli bir kudretin taşıyıcısıdır, insanı ezen bürokrasi alınyazı­sının bir çarkıdır. Tıpkı, Kafka’nın, Devlet Sigortası mekanizmasında memur oluşu gibi. Fakat beri yan­dan, gerçek dünyası da bir kudret sahibidir; tıpkı Kafka’nın da, bir yetkili oluşu gibi; fakat belli bir oto­ritesi yoktur. Bildirisini açıklayabilmekten aciz bir habercidir, suçludur, sanıktır o. O günden sonra işle­rini ve yaşamını, gerçek hayatının ta içindeki bu suç­luluk duygusu yürütür. Durmadan yargıcını arar, fakat bulamaz, hayatını temize çıkaramaz.

Toplumsal bakımdan kusursuzdur o; işinde doğ­ru bir memur, saygılı bir burjuvadır. Yerleşmiş düzenin boyutları ile sınırlanmış bir dünyada güven içinde yaşayabilirdi.

Ama bir gün, hayatında bir gün, alışılagelmiş dünyanın akıntısı ile oraya kadar ağır ağır sürüklen­mişken, varlığının yasalara uygunluğunu, onu temize çıkaran son durakları sorar kendi kendine. O zaman bir çatlak meydana gelir bu hayatta (46): bu çatlak, gerçek olan hen,:ey yeniden ele alındıkçaı gitgide bir uçurum oluncaya kadar genişler.

Alışılagelmiş yasalar ve hatta ahlaklar geçerli olmasınlar artık diye. insani ya da tanrısal ek bir boyutu tanımanın yeter olacağı bir dünyada sanık haline gelmiştir. Yeryüzünün, gökyüzünün bütün adaleti sarsılmıştır. Ondaki herşey iğrenç görünür: tıpkı sihirli bir değnekle dokunulmuşçasına, bu adaletin kalem odaları, yoksul evleri olmuştur; mahkemeleri, haydut yatağı olmuştur; gizemli yargılar, çatı katla­rında, görünmez yargıçlar tarafından okunur ve hiç­bir zaman sanığa ulaşmaz.

Adalet saraylarının tüm aldatıcı dekoru, adale­tin bile insan avı ile sembolleştirildiği ressam Titorel­li’nin hayali portrelerinde görülen yargıç elbiselerinin kıpkırmızı rengi, bütün bunlar, uykudan uyanır uyanmaz silinir, kaybolur.

Şato’daki Yerölçücü da yalancı güzellikten yüz çevirmiştir. O, bir yer ölçücüdür, toprağı arşınlayan birisidir ama ölçüleri üzerinde hiçbir söz kabul etme­yen bir dünyanın ölçücüsü. Bu yüzden hiç kimse onun ölçücülük yeteneğini kabul etmez. Belediye başkanı: “Kadastrocu lazım değil bize, der. Burada size verebileceğimiz. en küçük bir iş yok. Küçük arazilerimizin sınırları çizilmiştir, her yer çok düzgün olarak kadast­ralanmıştır. Pek mülk değişikliği de olmaz burada; sınırlar konusundaki ufak anlaşmazlıklarınıza gelin­ce, onları da dostça yoluna koyuyoruz. Bu durumda He yapalım kadastrocuyu?” (47)

Bu, çok iyi kadastrolanmış, herkesin ister mülk sa­hibi, ister köle, ya da memur olsun kendi sınırları içi­ne kapatılmış otduğu mülkiyet dünyasmda, sınır taş­larını yerinden oynatmağa kalkışmak, kuşku ve hid­deti üzerine çeken şüpheli bir harekettir. Bu donmuş, katılaşmış dünyada, ölçücülük istidadı olduğunu ileri süren kimse, köyden kovulur. Mü1kiyet dünyası öl­çüyü reddeder. Varolmak dünyası; ölçüsüzdür. Buna rağmen Yerölçücü, garip bir ilgi toplar: Dava’da, avukatın hizmetçisi Leni’nin “bütün sanıkları yakı­şıklı buluşu” gibi, Şato’dan ve köyden afaroz edil­miş olan Yerölçücü, yaşıyanların bin yıllık umutla­rını kendisinde kristalleştirir. Şüphe, korku salar etrafa, fakat aynı zamanda başeğmişliğin ve uykunun insanları arasında bir ışık ve sır halesiyle çevrili, yeni bir hayatın habercisidir.

Bir tek bakışı, eşyaları kendi ölçülerine sokar. O ortada görülür görünmez, dekor yırtılır ve dış görünüşün, efsanenin şatafatı arkasında alaylı gerçeklik ortaya çıkar: “K … gözleri şatoya çevrik, yoluna devam ediyordu .. ama yaklaştıkça hayal kırıklığına uğradı; bu Şato, küçük, yoksul bir şehirden, birbirinden farksız küçük köylü kulübelerinden meydana gel­miş bir yığından başka birşey değildi …” Kendi kö­yünün basit çan kulesi ile bile karşılaştırılamazdı bu şato : “çan kulesi, kendinden emin dimdik, korkusuz yükselirdi orada … Bir yeryüzü yapısıydı o, doğru­ zaten başka türlüsünü nasıl yapabiliriz? – ama ereği­ni, küçük ev yığınınm düzlüğünden çok yükseklere yerleştirmiş, kederli günlerin ve günlük çalışmamn üstünde daha ışıklı bir anlam kazanan bir yapı. .. Bu­radaki kule ise. .. bir mantıksızlık vardı onda; düz bir damla son buluyordu; damdaki, belli belirsiz, düzen­siz ve harap mazgal delikleri, mavi göğe, bir çocuğun korkak ya da dikkatsiz ellerinden çıkmışa benzeyen dişler çiziyordu. Evin en ücra odasına zorla kapatılmış zavallı bir insanın çatıyı oyduğu ve kendini dün­yaya göstermek için orada yükseldiği söylenebilirdi.”
( 48).

Kafka, bir büyücünün tam zıddıdır: bir kulübeyi bir saraya, yırtık pırtık giysileri prenses giysilerine döndürmez. Ters yönde bir değişim meydana getirir;
pırıltılı hayaller, son duraklardan başlayarak ger­çek varlıklarını ortaya koymaları istenince dağılırlar, çökerler ve insanı tedirgin edici, yoksul bir gerçek­liği bütün çıplaklığı ile gözönüne sererler.
Gerçek olduğuna inanılan dünya o zaman, fan­tastik bir gidiş kazanır. Kafka , “Dava, bir gece hayaletidir.Onda, bu hayalete karşı elde edilmiş olan zaferin bilinçleşmesinden ve bu yolla zaferin doğru­lanmasmdan başka birşey yok.” (49) diyordu.

Yargıcından cellatına kadar bütün insanlar, gös­terişli görevlerini yerine getirirlerken, isimsiz yaban­cılaşma oyununda oynayan kuklalardan ya da değer­siz aktörlerden başka şeyler değildir artık. Kafka’nın, Prag tiyatrosu soytarılarına benzeterek çizdiği, ölüm cezasının yerine getirmekle görevli iki kişi hakkında Joseph K … şöyle düşünür:

Yaşlı, ikinci sınıf oyun­cular yolluyorlar bana. Ucuz yoldan hakkımdan gelmek istiyorlar benim. Sonra sorar onlara:
“Hangi tiyatroda oynuyorsunuz?”
Baylardan biri, danışmak ister gibi öbürüne bakarak:
“Tiyatro mu?” diye sordu.
“Öbürü, inatçı dilsizliği ile savaşan bir dilsiz gibi yaptı.
“Anlaşılan, sorguya çekilmeye hazırlıklı değiller” dedi kendi kendine K…” (50)

Anlamın, insan gerçeğinin ve biçimin hayranlık verici bir şekilde birbiri içinde erimesi, kaynaşması,
mit’in somut bütünlüğünde, Kafka’nın dünyayı görü­şünü ortaya kor: Yıkılmaz’ın, yani hem politik ve toplumsal dünyanın iç yasası, hem de ilahi bir düze­nin evrensel yasası olan Büyük Yasa’nm uygulayıcı­ları, ister yargıç, ister din adamı olsunlar, son derece insani ya da ilahi anlamı ile çoktan unutulmuş ya da bozulmuş bır dinin ya da kudretin temsilcileridirler. Onlar, zorba ve darkafalı bürokratlar olarak özü boşaltılmış kutsalı yönetmeğe devam ederler.

İnsan, yasanın pespaye tefsirlerinin durmadan genişlediği bir dünyanın ıssız labirentlerinde tekbaşı­na dolaşıp durmaktadır. Hayatın barınılacak tarafı yok, ama ölümün de L’İnvité des Morts’da ziyaretçi, hayatın en gülünç nesne ve görevlerinin yansıtıldığı bir dünyada durmaksızın geçip giden bir Yabancı olarak kalır; bunun tersine, Le Chasseur Gracchus’ te ölü, canlılar dünyasının kıyılarına yanaşıp yana­şıp geriye sürülür.

Gökyüzünde olduğu gibi yeryüzünde de adsız ve kişiliksiz bir saltanat hüküm sürmektedir. Yukarda. Tanrı’nın ölümünün bıraktığı büyük boşlukta sessiz­lik vardır. Aşağıdaysa., yabancılaşmanın dişlileri ara­sında ezildikleri için artık insanlıktan çıkmış varlık­ların uğultusu.

Unutulmuş inançların ve anlamsız, ayinlerin alay­lı bir imajı gibi Traumühl sinagogunun üzerinden ay­rılmayan esrarlı hayvandan, elindeki işkence aletinin işleyişini haklı gösteremeyen ceza sömürgesi suba­yına, son durağı olmayan Kalda demiryolunun bek­çisine kadar Kafka’nın evreni, içerisinde, ne son’un ne
de yasanın olduğu bir hayatın saçmalığının içe işle­yen bir imajını verir.

Tamamen insani bir varlığı yönetebilecek gizli ve canlı ilke olan yasa, toplumun, Devlet’in ve dinin acayip bir örgütü tarafından maskelenmiştir. Bu aca­yiplik içinde hayat, bütün anlamını kaybetmiştir.

Kafka’nın destanı, insani düzeni taklit eden sah­te toplumsal ve dini düzenin dışında, hayatın unutul­muş ve kaybolmuş anlamını yeniden bulma çabası­dır.

Kanunlarıyla toplum, dogmaları ve ayinleriyle din soğumuş küllerden başka bir şey değildirler; ilk alevi, bu küllerden başka yerlerde yeniden bulmak gerek. Canlı bütünlüğü yeniden yakalamak gerek; ancak bundan sonra her ayrıntı anlama ve hayata kavuşa­caktır. Bu canlı ve ana bütünlük ihtirası, Kafka’nın eserinde, kendisine, bölünmüş, dağıtılmış, yapayal­nız” bir parça derecesine indirilmiş tortu ve ölü var­lıkları ilham eden her acı haykırışta çınlamaktadır. Bazan da, bu ihtiras Journal Intime’in ya da Carnets’nin sayfalarında görüldüğü gibi, olumlu şekiller altında ortaya çıkmaktadır : “Yaşamak demek, haya­tın içinde olmak, hayata, onu yarattığım gözle bak­maktır. Dünyaya ancak yaratıldığı yerden iyi bakılabilir.” (51),

Aynı ihtiras, üslûba garip bir parlaklık vererek, bütünlük planını yakalama umuduyla yaşadığı eser­lerinde nadiren ve yer yer görülür. Çin Seddi’ inde, “her türlü yoldan bu tek gayede birleşmeye çalışan kalabalığı” canlandırır; herkes. “büyük bütünlük içinde tuttuğumuz küçük işi” tanımlamak ve yerine getirmek için can atar. İnsanların bütün gözleri ve umutları, İşte bu yüzden, Büyük Meclis salonuna çevrilmiştir: “Öyleyse o neredeydi? Kimler vardı orada: Kimse bilmiyordu bunu, kimse söyleyemezdi bana bu­nu. İnsanların bütün düşünceleri, bütün umutları ve bunlara karşılık başardıkları şeyler ve bütün amaçları bu salonda idi. Fakat pencerelerden ilahi dünya­ların göz kamaştırıcı parlaklığı düşüyordu. Yüksek Meclis’in planları çizen önderlerinin kudretli elleri­ne ..”

Başka bir yerde Kafka, “kendini doğan günle tam bir uyum içinde duymanın sevincini” canlandırı­yor.
Kafka, hayatının çeşitli dönemlerinde önünde bazı belli yolların açıldığını görmüştür. 1918’de «mülk sahibi olmayan emekçiler birliği» projesini hazırlar; (53) bu, ana çizgilerile, gelecekteki İsrail Devletinin Kibutz’ları idi. Hayatının sonuna doğru, Dora Dya­mant’m etkisi ile ve İbraniceye ciddi olarak çalıştığı bir sırada hassidizm’e merak sarar; bu, insanın, Tan­rıyı herşeyde hazır ve nazır bulacağını, Tanrının, İn­sanın dışında bir yerde var olmadığını öğreten mistik bir hareket idi. Aynı anlayışın izlerine daha önce Cahiers’de rastlıyoruz : “Evinden dışarı çıkmasan da olur. Masanda kal ve dinle. Hatta dinleme bile, yalnız
bekle. Hatta bekleme bile, taş gibi sessiz ve tek başına ol. Dünya, maskesini açasın diye, kendini sana vermeğe gelecektir; başka türlü yapamaz; sana hay­ran, önünde iki büklüm olacaktır.” (54)

Ama ne siyonizmin toplumsal planda, gerçekleş­tirme girişimi, ne de hassidizm’in iç aydınlatıcılığı, gerçek, dünyasal ve ruhsal bir kökleşmeye yönelen Kafka’nın hareketini kucaklayamaz ..

Şato’da, yerölçücünün içinde bulunduğu ikilemde iki şık çarpışır durur: köydeki öbür insanlara benze­mek: orada çalışmak, evlenmek ve yabancılaşmanın uyuşukluğu içinde yok olup gitmek mi; yoksa, Şa­to’ya sorduğu soruya boşu boşuna cevap istemeye de­vam etmek mi: gerçek statüsü nedir o’nun? Kendisi­ni hangi düzene uyduracaktır? Hayatın ispatı, son nedeni nedir?

Gökyüzü ile yeryüzü, Şato ile köy arasında iki­ye bölünmüş insan, her iki yanda da kaybedecektir: bıkıp usanmadan Şato’ya sorduğu, o’nu toplumsal gö­revinden, İnsanı çabasından döndürecek, köye olan bağları ise kendisine Şato’nun kapılarını açacak olan sihirli kelimeyi öğrenmesine engel olacaktır. Boş bir gökyüzü ve ölü bir dünya arasında, varlığını ve ölçü­lüğünü bir türlü kabul ettiremeden ölünceye kadar bir o’ yana bir bu yana yalpalanıp duracaktır.

Amerika adlı eserindeki göçebe sembolü, aynı te­mayı daha da derinleştiriyor: “İnsan başarısızlıklarının toplamı” denilen ve hep “tamamlanmamış” bir “toplam” olan şeyin peşinden! yeni dünyaya” yerleş­mek temasını.

Kafka’nın sorunu, tikelin tümele, bireyin bütüne giriş noktasını açınlamaktır. İnsanın biricik eğilimi­ni ve topluluk içindeki gerçek yerini ortaya çıkarmak ve bu durumu kendisine veren yasaya göre hareket etmek.

Yerölçücü, “Ayırdedilmesi gerekli iki şey oldu­ğuna inanıyorum: birincisi, servislerin içinde ne olup bittiği ve buralardaki görevlilerin hangi konuda ar­zularına göre şöyle ya da böyle düşünebildikleri; ikincisi, kendi kişiliğim, gerçek kişiliğim, büroların dışında varolan ve büroların bir haksızlıkla tehdit et­tiği ben; bu haksızlık öyle çılgınca bir şey olmalıydı ki, bu tehlikenin gerçekliğine bir türlü. İnanamazdım” der. (55)

Dünyasal ya da göksel her türlü, “bürokrasinin” ötesinde Kafka’nın “kurtarmak” istediği şey, insanın kendine özgürlüğüdür: “Tanrı, ancak kişisel olarak anlaşılabilir. Her insan varlığının kendi hayatı ve kendi tanrısı vardır. Kendi avukatı ve yargıcı. Pa­pazlar ve ayinler, kötürüm olma yolunda bir ruhun koltuk değneklerinden başka bir şey değildir.” (56)

Kafka’nın en köklü bireyciliği yaptığı, tikel ile tümelin bu diyalektiğinde Tanrı, kendi varlığını, an­cak en kişisel şekli altında ortaya koyabilir: “En diz­ginlenmez inançta bireycilik mümkün olur olmaz artık hiç kimsenin bu imkanı yok edemediği, hiç kimsenin artık yok olmağa göz yummadığı, yani mezarla­rın açıldığı anda, Mesih gelecektir. Belki de bütün Hı­ristiyan doktrini bu inançta yatmaktadır: uyulması gereken örneğin – bireyci bir örnek bu – devinim halinde ispatlanışında olduğu kadar, tikel insanın içersinde İsa’nın dirilişinin ispatlanışında da” (57)

****
Kişi, içine kapanmakla korunabilir mi? Kafka’nın ölümünden sonra yayınlanan üç büyük eseri, Dava, Amerika, ve Şato üçlüsünden daha çok, Le Terrier­ adlı kısa hikaye bu bunaltıya cevap veriyor, onu açıklıyor.

Yeraltı hayvanı, yeraltındaki yuvasından ibaret mülkiyetine kapanır ve üzerinde eşyaların ağırlığını ve baskısını artık duymamanın gevşetici ferahlığını hisseder: “Yerimi değiştirdim, dünyayı terk ettim, yuvama indim. Etkisini de hemen gördüm bunun. İnsana yeni güçler veren yeni bir krallık burası; yu­karda yorucu olan şeyin burada izi bile yok artık” der. (58)

İçe kapanmışlığın hayallerine keyifle bırakır insan kendini: gerçekle ilgi tamamen kesilir ve katıksız tinselliğin aldatıcı ve hafif boşluğunda her şey daha kolay olur ya da öyle görünür: “İç çatışmalarımı bastırabilirsem kendimi mutlu sayıyordum.” (59)

Kişi, “Mülkiyetine” Sırf entelektüel bir “mülkiyet” de olsa bir kapandı mı, kurgusal yapının dayanıksızlığı, hayata karşı derme – çatma bir sa­vunmadır. Bunaltı, yeniden ortaya çıkar bir zaman sonra: “Her zamanı hazırlıklı olmam gereken bir şey: birisi geliyor… Bütün zamanımı düşünmekle geçirdi­ğim bütün o küçük tehlikeler bunun yanında neydi ki? Bu yuvanın sahibi oluşumun bana, bu saldırıya karşı koymak gücünü vereceği umut ediyor muy­dum? Ne yazık ki, hayır! Çünkü sahibi olduğum bu büyük eser o kadar dayanıksız ki, birazcık ciddi her türlü saldırıya karşı kendimi savunmasız, buluyorum. Ona sahip olma mutluluğu bozdu beni: yuvamın da­yanıksızlığı beni de duygulu ve dayanıksız yaptı; ondaki yaralar, çatlaklar sanki kendi vücudumdaymış gibi hasta ediyor beni… artık kendi savunmam de­ğildi düşünmem gereken …. yuvamın savunması idi.” (60)

Yalnızca kavram ve yöntem güçleriyle nasıl çıkılır hayatın karşısına? Üflesen yıkılacak minnacık bir hayatın içine büzülüp kalmış insan köstebeği, bir tek düşmanının yüzünde bütün bunaltılarını görecektir: “Artık, acayip ve büyük bir hayvanın varlığını kabul etmekten başka bir şey kalmıyor bana; hele bu varsa­yımı yalanlayacak gibi olan şey onu varlığının im­kansızlığını ispat değil, akla gelebilecek bütün teh­likelerden daha tehlikeli olabileceğini gösterdikçe” (61)

Bu hikayenin ve canlandırdığı bu kapalı, mantıkî

ve sınırlı evrenin tasvirinin ilk ilhamını, Milena’ya yazdığı, sembolü açıklayan bir mektupta görüyoruz: “Senin anlayacağın, insan: bu ihtiyar köstebek, dur­madan yeni oyuklar açıp durur .”

Dünyadaki yaşayışını düzenlemek çabasında olan insan, kendi kurduğu yöntemle ve hayatın, ken­di düşüncesinde açtığı gedikleri doldurmak için yığdığı kurgularla bir olur, onlara karışır. Yabancılaşma tümdür.

İnsan o zaman, “kendi” dünyasının dışarı kapa­tılamıyacağını farkeder.

İç dünyanın dışa “kapatılamaması”, Babil Kule­si girişimini Çin Seddi girişiminden ayıran şeydir. Babil Kulesi’nin yapılışı, insanın prometece tutku­sunun ifadesidir: kendi gücü ile göğe ulaşmak, Tan­rı’ya eşit olmak ihtirası . “Girişimin aslı, ucu göklere değmiş bir kule kurmak fikridir. Bunun yanında diğer şeylerin hepsi ikinci derecede kalır. Bir kere onun bü­yüklüğüne kapılırsa insan, fikir bir daha kaybolmaz artık: insanlar olduğu sürece kulenin inşasını bitir­mek arzusu, o yakıcı arzu da olacaktır.” (62)

Çin Seddi ise, bunun aksine, inşaat parça parça yapıldığı için, üzerinde gediklerin sürüp gittiği bir tabyadır: ” başlıca sorundur bu” (63) Sed, göğe sal­dırmaya kalkışan insanın atağı, saldırısı değildir ar­tık; “Kuzeyli göçebelere karşı bir savunma aracı ola­rak”, İmparatora “kara oklar” atan imansız halklara

karşı onu “korumak için” tasarlamıştı. “Ama devam­lı olmayan, kesik kesik bir seddin ne değeri vardır?” (64)

Bu bitmemiş parça parça. duvarlar, inkar ve şüp­henin, üzerinde kara gedikler açtığı hayatın imajıdır. İnsan, seddi kurmak gibi efsanevi ve sonsuz bir çabaya katılırken, varlığının anlamını aramaktadır; bu seddin içinde hayatı kendi üzerine kapanacak ve orada, ortak davanın bütünlüğünde, herkesin eylemine bir anlam ve bir varoluş sebebi yakalayacaktır. Ama bu, erişilir bir hedef değildir. “Bir hedef var, ama yol yok” (65) Bir başka yerde Kafka bu temayı ye­niden ele alır:

– “Nereye gidiyorsunuz, bakayım”
– “Hiç bilmiyorum, buradan uzağa yalnız! Bu­radan uzağa, hep uzağa; hedefime varmak için tek yol bu.!”
– “Öyleyse hedefini bilmiyorsun sen?” dedi adam.
– “Öyle, diye cevap verdim; söyledim ya sana: buradan uzağa, işte benim hedefim bu!” (66) Yolsuz hedef, hedefsiz yol. Aşkınlığa tutulmuş insan.
– “Eskiden, sorumun cevapsız kalabileceğini anla­mazdım; şimdiyse nasıl olup da soru sorabildiğimi
aklım almıyor. Ama hiç bir şeye inanmıyordum, yalnızca soruyordum .” (67)

Burada Kafka’da,”evet”ten “hayır” a bir dönüş meydana geliyor: artık o bir, yeraltı hayvanı değil, ona saldıran şeydir.

Artık o, ne içine kapanan hayvan, ne de seddi kuran halktır; İmparatora kara, oklar çeken imansızdır, sınırlara saldıran göçebedir. Zamanımızın olumsuzluğunu yüklenen kimsedir.

Böyle olunca da kendi içine çekilmişliğinden ken­dini suçlu hissetmektedir : “Niçin, bizi karşı konulmaz şekilde halk topluluğundan söküp alan şeye doğru değil de, bizi birleştiren şeye dönük kalmamalı … Bugünlerde hep; gittikçe daha çok hayatımı düşünüyo­rum. Baş hatayı arıyorum onda,: bütün kötülüklerin kaynağını; ne olduğunu bilmeksizin işlediğim hata­yı.” (68)

İçlerindeki yıkılmış şeyle insanları bir1eştiren, gerçek inan birliğine, yalnızlık ve terkedilmişlik anın­dan gidilir. “Yıkılmazlık, bir bütündür; her bireyde vardır, aynı zamanda o herkeste ortaktır; insanlar arasındaki bu çözülmez, eşsiz bağ buradan gelir”. (69) Ama, anlatılmaz bir boşluğun bunaltısında, ora­ya varacak yolun ucu bucağı yoktur, ıpıssızdır.

Bu ıssızlık, peşine düşülen birlikten her an döndürecek gibidir bizi: “Hayat, bizi, nelerden vazge­çirdiğini anlamamıza bile fırsat vermeyen devamlı bir kaçış, bir ayrılıştır.” (70)

Böylece Kafka’da her şey, birbirine karşıt kav­ramlarla yürür: kalabalık ve yalnızlık, inanç ve in­kar.

**********************

 

 

Notlar:

(45) La Muraille de Chine’de Nocturne, Gallimard. s. 174
(46) Köpek, varlık sebebini sormağa ,başlar: “Hayatım ne kadar değişti… Daha yakından bakınca, onda, ufak bir çatlak .görüyorum: Bir şeyler aksardı hep, tedirginlik gibi bir şey” ta ki “gürültü patırtı ortasında, yüksek sesle, onlara buyururcasına sorularımı bağırdığım” ana, kadar. (La Muraille de Chine’de “Rechercihes d’un chien” s. 231-238
(47), Şato, s. 7l
(48) Şato, s. :14-15
(49) JAOUCH, Kafka m’a dit s. 30
(50) Dava, s. 360
(51) Preparatifs ….. .’te «Cahiers in-octavo” s, 102
(52) La Muraille de Chine, s. 104
(53) Préparatifs pour ….. .’da) s, 111
(54) Préparatifs ….. o’da “Cahiers iu-octavo” 26 Şubat 1918, s.109
(55) Şato, s. 78
(56) JANOUCH, Kafka m’a dit, s. 155
(57) Journal intime, Grasset, s. 297
(58) La Colonie penitcntiare’ de “Le Terrier” s. 137
(59) Aynı eser. s. 152
(60) Aynı eselr. s. 156
(61) Aynı eser. s. 154
(62) La Muraille de Chine’de Les armes de La ville» Galli­mard, s. 128
(63) Çin Seddi, s. 102
(64) Aynı eser s. 95-99
(65) Préparatifs de noce .. .’da “Cahier’s in-oetav” 18 Kasım 1917 s. 77
(66) La Muraille die Chine’de “Le Départ” s. 172
(67) Preparatifs….’te “Méditations,sur Le péche….” s. 40
(68) La Muraille de Chine’de “Reeherches d’un chien” s. 234 ve 249
(69) Preparatifs…’de “Méditations ‘sur le péché…..” ? s. 44-45
(70) Journal intime, .Grasset, s. 290

 

 

 

Roger Garaudy
Çeviren : Mehmet Doğan
Hür Yayınları – 1965

EtiketFranz KafkaRoger Garaudy
Önceki Haber

Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -4

Sonraki Haber

Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -2

İlgili Haberler .

  • AkademikBiyografiDünya EdebiyatıEdebiyatÜnlü Yazarlar ve Şairler

    Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -7

    26 Mayıs 2017
    By admin
  • AkademikBiyografiDünya EdebiyatıEdebiyatÜnlü Yazarlar ve Şairler

    Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -2

    27 Mayıs 2017
    By admin
  • AkademikBiyografiDünya EdebiyatıEdebiyatÜnlü Yazarlar ve Şairler

    Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -4

    27 Mayıs 2017
    By admin
  • AkademikDünya EdebiyatıEdebiyatÜnlü Yazarlar ve Şairler

    Franz Kafka: Ceza Sömürgesi

    26 Mayıs 2017
    By admin
  • AkademikBiyografiDünya EdebiyatıEdebiyatÜnlü Yazarlar ve Şairler

    Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -6

    26 Mayıs 2017
    By admin
  • AkademikBiyografiDünya EdebiyatıEdebiyatÜnlü Yazarlar ve Şairler

    Roger Garaudy: Gerçekçilik açısından Kafka -5

    26 Mayıs 2017
    By admin

ilgili Haber

  • 5 bakanlıkta operasyon

  • Rejim kuşatmasındaki Vaer’den tahliyeler sürüyor

  • Fransız profesörden Erdoğan’a ölüm tehdidi

İslam Dünyası

Dünyadaki en kötü açlık krizi

Birleşmiş Milletler, Yemen’in kıtlığın eşiğinde olduğu uyarısında bulunarak, 17 milyondan fazla kişinin bir sonraki öğününün nereden geleceğini bilmediğini bildirdi Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, günlük basın brifinginde, ...
  • HARİTALAR ÇİZİLİYOR DİYORUZ, AYDINIMIZ BELGENİZ VAR MI? DİYOR

    By admin
    15 Haziran 2017
  • Rakka’da sivil katliamı

    By editor2 editor2
    14 Haziran 2017
  • İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük katliam

    By editor5 editor5
    14 Haziran 2017
  • Katar krizi yetmedi!

    By editor5 editor5
    14 Haziran 2017

Fikriyat Gündemi

  • 15 Haziran 2017

    Önlem almayan Amerikan polisi, yine PKK/PYD tarafını tuttu

  • 15 Haziran 2017

    Dünyadaki en kötü açlık krizi

  • 15 Haziran 2017

    Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

  • 15 Haziran 2017

    İşsizlik verilerinde düşüş başladı

  • 15 Haziran 2017

    Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

Kültür Sanat

  • 14 Haziran 2017

    Tarihi manastır turizme kazandırılacak

  • 13 Haziran 2017

    GELENEKLİ SAN’ATLARA DÂİR…

  • 13 Haziran 2017

    Gökyüzünden görülen heykeller!

  • 13 Haziran 2017

    Hatay Arkeoloji Müzesi ‘en büyük’ olma yolunda

  • 12 Haziran 2017

    11 müze daha yıl sonuna kadar hizmete açılacak

Fikriyat Ramazan

Nesimi’den Güldür Gül

Vav Radyo

SON HABERLER

  • 15 Haziran 2017

    Önlem almayan Amerikan polisi, yine PKK/PYD tarafını tuttu

  • 15 Haziran 2017

    Dünyadaki en kötü açlık krizi

  • 15 Haziran 2017

    Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

  • 15 Haziran 2017

    İşsizlik verilerinde düşüş başladı

  • 15 Haziran 2017

    Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

AKADEMİ HABERLERİ

  • 15 Haziran 2017

    Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Sevdirelim?

  • 14 Haziran 2017

    Amerika’nın İslamofobya endüstrisi

  • 14 Haziran 2017

    Padişahların mutlak otoritesi Avrupalılar’a örnek oldu

  • 14 Haziran 2017

    Batı’nın diğer ‘öteki’si olarak: Rusya

  • 14 Haziran 2017

    Amerika’nın siyah tarihi

Biyografiler

  • 5 Haziran 2017

    Soğuk Savaş Amerika’sının nihilisti

  • 1 Haziran 2017

    Şehit generalin tüyleri diken diken eden kahramanlık öyküsü

Site Haritası

  • Anasayfa
  • Akademik
  • Haberler
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Spor
  • Bilim – Teknoloji
  • Medya
© Copyright Fikriyat. All rights reserved.