Fikriyat Gazetesi

Top Menu

  • Anasayfa
  • Akademik
    • Tarih
      • Yakın Tarih
      • Türk Tarihi
      • Dünya Tarihi
      • Amerika Tarihi
      • İslam Tarihi
      • Avrupa Tarihi
      • Asya Tarihi
    • Sosyoloji
      • Antropoloji
      • Ünlü Filozoflar
      • Sosyoloji Bilimi
      • Ünlü Sosyologlar
    • Psikoloji
      • Psikoloji Bilimi
      • Ünlü Psikologlar
    • Sinema
      • Türk sineması
      • Amerikan Sineması
      • Avrupa Sineması
      • Rus Sineması
      • Hint Sineması
      • Kült Filmler
      • Uzakdoğu Sineması
      • Ünlü Yönetmenler
    • Müzik
      • Türk Halk Müziği
      • Ünlü Sanatçılar
      • Klasik Batı Müziği
      • Klasik Türk Müziği
    • İlahiyat
      • İslam
      • Akaid
      • Kur’an
      • Siyer
      • Hadis
    • Felsefe
      • İslam Felsefesi
      • Modern Felsefe
      • Antik Yunan Felsefesi
      • Eski Mısır
    • Eğitim
      • Akademik Dünya
      • Pedagoji
      • Eğitim Kuramları
      • Çocuk Eğitimi
      • Üniversiteler
    • Edebiyat
      • Türk Edebiyatı
      • Dünya Edebiyatı
      • Ünlü Yazarlar ve Şairler
    • Makaleler
    • Biyografi
    • Geleneksel Sanatlar
  • Haberler
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Spor
  • Bilim – Teknoloji
  • Medya

Ana Menu

  • Anasayfa
  • Haberler
  • Siyaset
  • İslam Dünyası
  • Kültür Sanat
  • Ramazan
  • Akademik
  • Yazarlar
  • Anasayfa
  • Akademik
    • Tarih
      • Yakın Tarih
      • Türk Tarihi
      • Dünya Tarihi
      • Amerika Tarihi
      • İslam Tarihi
      • Avrupa Tarihi
      • Asya Tarihi
    • Sosyoloji
      • Antropoloji
      • Ünlü Filozoflar
      • Sosyoloji Bilimi
      • Ünlü Sosyologlar
    • Psikoloji
      • Psikoloji Bilimi
      • Ünlü Psikologlar
    • Sinema
      • Türk sineması
      • Amerikan Sineması
      • Avrupa Sineması
      • Rus Sineması
      • Hint Sineması
      • Kült Filmler
      • Uzakdoğu Sineması
      • Ünlü Yönetmenler
    • Müzik
      • Türk Halk Müziği
      • Ünlü Sanatçılar
      • Klasik Batı Müziği
      • Klasik Türk Müziği
    • İlahiyat
      • İslam
      • Akaid
      • Kur’an
        • Tefsir
        • Meal
        • Kavramlar
      • Siyer
      • Hadis
    • Felsefe
      • İslam Felsefesi
      • Modern Felsefe
      • Antik Yunan Felsefesi
      • Eski Mısır
    • Eğitim
      • Akademik Dünya
      • Pedagoji
      • Eğitim Kuramları
      • Çocuk Eğitimi
      • Üniversiteler
    • Edebiyat
      • Türk Edebiyatı
      • Dünya Edebiyatı
      • Ünlü Yazarlar ve Şairler
    • Makaleler
    • Biyografi
    • Geleneksel Sanatlar
  • Haberler
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Spor
  • Bilim – Teknoloji
  • Medya

logo

Fikriyat Gazetesi

  • Anasayfa
  • Haberler
    • Önlem almayan Amerikan polisi, yine PKK/PYD tarafını tuttu

      15 Haziran 2017
      0
    • Dünyadaki en kötü açlık krizi

      15 Haziran 2017
      0
    • Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

      15 Haziran 2017
      0
    • İşsizlik verilerinde düşüş başladı

      15 Haziran 2017
      0
    • Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

      15 Haziran 2017
      0
    • CHP'nin Açmazı

      15 Haziran 2017
      0
    • Başbakan Yıldırım Yunanistan'a gidecek

      14 Haziran 2017
      0
    • TBMM Koruma Daire Başkanlığı Şube Müdürü gözaltına alındı

      14 Haziran 2017
      0
    • Rakka'da sivil katliamı

      14 Haziran 2017
      0
  • Siyaset
    • Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

      15 Haziran 2017
      0
    • Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

      15 Haziran 2017
      0
    • CHP'nin Açmazı

      15 Haziran 2017
      0
    • Her zamanki gibi "Direniş" peşindeler

      14 Haziran 2017
      0
    • Kılıçdaroğlu, CHP grubunu acil toplantıya çağırdı

      14 Haziran 2017
      0
    • Bahçeli: Türkiye doğru yolda

      13 Haziran 2017
      0
    • Hızlı tren hattı, 12 bin kilometreye çıkacak

      13 Haziran 2017
      0
    • Sağlıkta Cumhuriyet tarihinin en büyük reformları yapılıyor

      13 Haziran 2017
      0
    • İsrafın önlenmesi için meclis harekete geçti

      11 Haziran 2017
      0
  • İslam Dünyası
    • Dünyadaki en kötü açlık krizi

      15 Haziran 2017
      0
    • HARİTALAR ÇİZİLİYOR DİYORUZ, AYDINIMIZ BELGENİZ VAR MI? DİYOR

      15 Haziran 2017
      0
    • Rakka'da sivil katliamı

      14 Haziran 2017
      0
    • İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük katliam

      14 Haziran 2017
      0
    • Katar krizi yetmedi!

      14 Haziran 2017
      0
    • Mısır, Filistin'in can damarlarını kesiyor!

      14 Haziran 2017
      0
    • Muson yağmurları Bangladeş'i vurdu

      14 Haziran 2017
      0
    • Filipin ordusu, sosyal hesapları izliyor

      14 Haziran 2017
      0
    • İslam Medeniyetinin Yeniden Dirilişi

      14 Haziran 2017
      0
  • Kültür Sanat
    • Tarihi manastır turizme kazandırılacak

      14 Haziran 2017
      0
    • GELENEKLİ SAN’ATLARA DÂİR…

      13 Haziran 2017
      0
    • Gökyüzünden görülen heykeller!

      13 Haziran 2017
      0
    • Hatay Arkeoloji Müzesi 'en büyük' olma yolunda

      13 Haziran 2017
      0
    • 11 müze daha yıl sonuna kadar hizmete açılacak

      12 Haziran 2017
      0
    • 'Cülus-ı Hümayun' Topkapı Sarayı'nda

      10 Haziran 2017
      0
    • Arif V 216 filminden ilk kareler

      9 Haziran 2017
      0
    • Sezen Aksu öykü kitabı çıkarıyor

      9 Haziran 2017
      0
    • Türk ressamın resimleri Valensiya'da

      8 Haziran 2017
      0
  • Ramazan
    • Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

      15 Haziran 2017
      0
    • Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Sevdirelim?

      15 Haziran 2017
      0
    • Namaz ve Şehir: İslam’ın Görünür Veçhesi Namaz Hakkında Bazı Mülahazalar

      13 Haziran 2017
      0
    • Kadim Bir Kulluk Geleneği Olarak İtikaf

      12 Haziran 2017
      0
    • Bayram müjdesi erken geldi

      12 Haziran 2017
      0
    • RAMAZAN VE BAĞIMLILIKLARDAN KORUNMA

      12 Haziran 2017
      0
    • Darda kalmışların göz aydınlığı Kızılay

      12 Haziran 2017
      0
    • Türbedeki nöbet, ziyaretçi sayısını katladı

      11 Haziran 2017
      0
    • Türk Kızılayı ve THY'den Musullu sığınmacılara iftar

      10 Haziran 2017
      0
  • Akademik
    • Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Sevdirelim?

      15 Haziran 2017
      0
    • Amerika'nın İslamofobya endüstrisi

      14 Haziran 2017
      0
    • Padişahların mutlak otoritesi Avrupalılar’a örnek oldu

      14 Haziran 2017
      0
    • Batı'nın diğer 'öteki'si olarak: Rusya

      14 Haziran 2017
      0
    • Amerika'nın siyah tarihi

      14 Haziran 2017
      0
    • Osmanlı'nın olmazsa olmaz kitabı: Mukaddime

      14 Haziran 2017
      0
    • zekeriya erdim

      Büyüyen Ve Gelişen Türkiye’nin YENİ-YERLİ-YETERLİ EĞİTİM MODELİ

      14 Haziran 2017
      0
    • İslam Medeniyetinin Yeniden Dirilişi

      14 Haziran 2017
      0
    • Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cemil Meriç'i andı

      13 Haziran 2017
      0
  • Yazarlar
    • Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Sevdirelim?

      15 Haziran 2017
      0
    • zekeriya erdim

      Büyüyen Ve Gelişen Türkiye’nin YENİ-YERLİ-YETERLİ EĞİTİM MODELİ

      14 Haziran 2017
      0
    • İslam Medeniyetinin Yeniden Dirilişi

      14 Haziran 2017
      0
    • Biberiye bitkisi

      13 Haziran 2017
      0
    • GELENEKLİ SAN’ATLARA DÂİR…

      13 Haziran 2017
      0
    • Göğe dokunamayan eller

      13 Haziran 2017
      0
    • Namaz ve Şehir: İslam’ın Görünür Veçhesi Namaz Hakkında Bazı Mülahazalar

      13 Haziran 2017
      0
    • Kadim Bir Kulluk Geleneği Olarak İtikaf

      12 Haziran 2017
      0
    • RAMAZAN VE BAĞIMLILIKLARDAN KORUNMA

      12 Haziran 2017
      0
  • Önlem almayan Amerikan polisi, yine PKK/PYD tarafını tuttu

  • Dünyadaki en kötü açlık krizi

  • Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

  • İşsizlik verilerinde düşüş başladı

  • Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

AkademikAlev AlatlıFelsefeSosyolojiYazarlar
Anasayfa›Akademik›“İKİNCİ AYDINLANMA ÇAĞI” Düşünce Devrimi

“İKİNCİ AYDINLANMA ÇAĞI” Düşünce Devrimi

By admin
21 Mayıs 2017
738
0

Hukuk, sosyal bilimler, sanat, edebiyat, hatta müzik,
fizik kuralları doğrultusunda şekillenir.

Bugün size “İkinci Aydınlama Çağı” diye adlandırılan “düşünce devrimi”nden ve bu devrimin hayatımızda ve hukuk sistemleri üzerindeki etkilerinden bahsedeceğim.

“İkinci Aydınlanma Çağı”nın ne olduğunu kavrayabilmemiz için beşyüz yıl kadar geri gitmemiz, “Birinci Aydınlanma Çağı”na dönmemiz gerekecek. Hatırlayacağınız gibi, “Birinci Aydınlanma Çağı,” Aristo’yu kaynak edinen; Kopernik, Kepler, Galile ve Newton’la devam eden bir dizi buluş ya da keşif sonucunda kitabi dinlerin, yani Yahudiliğin, Hıristiyanlığın ve Müslümanlığın, Dünya ve Kâinat’a dair açıklamalarını reddeden, onlara yeni açıklamalar getiren sürecin adıdır.

Birinci Aydınlanma Çağı öncesinde Kâinata ilişkin “doğrular” ya din kitaplarında yazılı vahiyler ya da usavurum yoluyla saptanır. Isaac Newton’un 1687 basımı “Principia”sı ile birlikte “doğrular”ın gözlem sonucu olarak belirlenmesi ilkesi kesin olarak benimsenir. Gözlem ve deney, bilimsel düşüncenin olmazsa olmazları olarak yerleşir. Vahiye dayalı düşünce biçimini reddeden Newton, Kâinat ve Dünyanın çok sayıda olmakla birlikte gözlemlenebilir ve çözümlenebilir verilerden oluştuğunu söyler. Kâinatı ve Dünya’yı oluşturan parçacıklar, belirli fizik kurallarına göre hareket ederler. Parçacıkların birbirleriyle olan ilişkileri “nedensellik” çerçevesinde gelişir. Biz insanlar, nedensellik kurallarının neler olduğunu keşfedersek, Kâinatın ve Dünyanın nasıl işlediğini kesin olarak öğrenebiliriz.”  Böyle denir.

Newton, parçaların gözlemlenmeleri ve çözümlemeleri sonucunda ortaya çıkacak birkaç sade, basit ve kesin kanunun “bütün”e uygulanabileceğini, bu sade ve basit kanunların “bütün”ü kesin olarak açıklayabileceğini savunur. Böylece, Newton Fiziğinin tanımladığı fiziksel hayat, belli kurallara göre işleyen, “deterministik” bir sistemdir. Her olay, bir takım nedenlerin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkar. Ne Kâinat’ta, ne de Dünya’da belirsiz olan, bulanık olan, ortada olan hiçbir şey yoktur.” Böyle bilinir. Bir başka ifadeyle, “Birinci Aydınlatma Çağı”nın dünyası, Aristo mantığın doğrusal kurallarına tabidir. Bir ya-ya da dünyasıdır. O yılların anlayışına göre, bir şey, ya doğrudur, ya da yanlış. Ya siyahtır ya da beyaz. “Hem doğru hem de yanlış” olamaz, çünkü “doğru” tektir.

Şimdi… Newtonian dünya görüşü, sadece fiziği değil, fiziğin dışındaki diğer tüm bilimleri de etkilemiştir. Modern dünyayı şekillendiren başta hukuk, sosyal bilimler, sanat, edebiyat, hatta müzik Newtonian veya Klasik Fizik’in kuralları doğrultusunda şekillendi. Örneğin, ekonomide, Newton’un atomlardan oluşan Kâinat paradigması, Adam Smith’in şahsi çıkarlarını kovalayan bireysel girişimcilerden oluşan, kapitalist/liberal anlayışının temelini oluşturur. Fizikte münferit atomların birbirleriyle olan ilişkileri, ekonomide bireylerin birbirleriyle olan ilişkileri olarak algılanır.

Gerek fizikte, gerekse ekonomide kullanılan araştırma yöntemi de aynı esasa dayanır: sistemi mümkün olan en küçük parçasına indirmek ve bu parçacıkların davranışına bakarak “bütün”ün geleceğine dair karar vermek, tahmin yürütmek.

Newton’un dünyada belirsizlik, bulanıklık yoktur; bir şey ya öyledir ya da öyle değildir; ya siyah ya da beyazdır, gri yoktur, anlayışını, siyaset bilimine taşıdığımızda iki olgu ile karşılaşırız: keskin ideolojiler ve onların pratikteki sonuçları olan toplum mühendisliği. Ve ideolojiler/toplum mühendisliği doğrultusunda şekillenen hukuk sistemleri.

Toplum mühendisliği, baskıcı yada en azından Jakoben yani tepeden inmeci yönetimlerle sonuçlanır. İdeolojiler pratikte daha da keskinleşir. Örneğin, Birinci Aydınlanma Çağı’nın siyah-beyaz dünyasında ya sağcı, ya da solcu olunur. Hem solcu, hem de sağcı olduğunu savunan birisi ciddiye alınamaz. Ya da, daha güncel bir örnek: hem laik, hem de Müslüman olunabileceği şeklindeki bir iddia, ya kabul edilemez bir yozlaşma olarak nitelendirilir ya da marjinal bir tutum olarak kenara itilir.

Gelelim hukuka: hukukta da neyin suç olup, neyin suç olmadığı kesin olarak belirlenir. Cinayet, hırsızlık vb. suçlar, ve cezaları matematiksel bir hassasiyetle maddeler, fıkralar şeklinde tanımlanır. Bir sanık, ya katildir ya da değildir, ya hırsızdır ya da değildir. Biraz katildir, biraz değildir diye bir şey yoktur. Tıpkı Klasik Fizikte olduğu gibi, burada da gri alanlar olmamalıdır. Tersi, keyfilik, hukuksuzluk sayılır. Kadı Nasrettin, Nasrettin Hoca, gibi, “Davalıya sen haklısın, davacıya sen de haklısın, ikisinin birden haklı olamayacağını savunan dava katibine, vallahi sen de haklısın!” diyen bir mahkeme düzeni olamaz. Komik olur.
Günümüzde, Birinci Aydınlanma Çağının mimarı olan “Newton Fiziği”ne, artık “Klasik Fizik” diyoruz. Klasik Fizik’in dünya görüşüne “mekanize” dünya görüşü diyoruz. Neden mekanize, çünkü dünyayı bir “makine” olarak görüyor. Nitekim, “devlet çarkının dişlileri,” “hükümet mekanizması” gibi sözler dile girmiştir. Dikkat ederseniz insana dair pek çok olgunun makine terimleriyle – “kafası tıkır tıkır işliyor” gibi – ifade edildiğini duyarsınız.

Birinci Aydınlanma Çağının “mekanize” dünya görüşünün sarsılmaya başladığı yıllar, 1920’ler. Nedeni, o yıllarda filizlenen parçacık ya da Kuantum Fiziğindeki ilerlemeler. “Yeni Fizik” diye de bilinen Kuantum Fiziği, bilim dünyasının anlatageldiğim “doğru” anlayışını altüst ediyor, çünkü siyah-beyazcı Newton Fizik’inin aksine, “Yeni Fizik”te “kesinlik” yok, “tek” doğru yok. “Hiçbir şey kesin değil, hiçbir şey imkânsız değil.”

Yeni Fiziğin en önde gelen mimarlarından birisi, Albert Einstein. Albert Einstein’ın “matematik kesin olduğunda gerçeği yansıtmaz, gerçeği yansıttığında kesin değildir” saptaması, Klasik Fizik’in siyah-beyaz dünyasına bomba gibi düşüyor. Bunu “ışık” hakkındaki yeni bilgiler izliyor. Şöyle ki, klasik fizikçiler, ışığın ya cisimcik bölüklerinden ya da dalga serilerinden oluşmuş olması gerektiğini düşünürlerdi. Hem dalga hem de cisimcik bölüklerinden oluşan “ışık tanımlaması” kabul edilemezdi, “saçmalık”tan başka bir şey olmazdı. Ne ki, gerçeğin bu olmadığı ortaya çıktı. Evet, ışık, hem dalga serileri, hem de cisimcik bölüklerinden oluşuyordu. Dahası, dalga veya cisimcik niteliğini gözlemci ile adeta bir diyaloğa girerek belirtiyordu.

Arşimed’in “Evraka! Evraka!” diye bağırdığı su ve tas deneyini hatırlarsınız. Kuantum Fizik’inin evrekası da ışığın hem dalga serileri hem de cisimcik bölüklerinden oluştuğunu saptayan deneydir. Bu deneyde, herhangi bir ışık kaynağının, mesela bir ampülün, önüne dalga dedektörü koyulduğunda, ışığın dalga niteliğini açık ettiği, oysa cisimcik dedektörü kullanıldığında cisimcik niteliğini sergilediği görülür. Deneyin telmihi, ışığın biz onu nasıl görmek istiyorsak, kendisini bize öyle gösterdiğidir!

Deneyin sonucu öylesine garipsenir ki, kuantum Fizikcisi Erwin Schrödinger, ışığın bu hem dalga hem de cisimcik olma niteliğini vurgulamak için “Schrödinger’in Kedisi” diye anılan, kuantum deneyini tertipler. Schrödinger, bu deney ile ışığın tetikleyeceği bir tabancanın namlusunun karşısına yerleştirilen bir kutuya konan bir kedinin ölü ya da diri olmasının, ışığın dalga ya da cisimcik gibi hareket etmesine bağlı olduğunu göstermeyi amaçlar. Işık, cisimcik gibi hareket ederse kedi ölecek, dalga gibi hareket ederse yaşamaya devam edecektir. Işığın ne zaman nasıl hareket edeceği asla bilemeyeceğimiz şeylerden biri olduğu için, deney bizi kedinin ölümle/yaşamın üstüste bindiği, süperpoze bir durumda olduğu şeklinde garip bir gerçeklikle karşı karşıya getirir. Böylece aynı anda ölü ve diri olmak gibi bildiğimiz hayatta imkansız olan bir keyfiyetin kuantum dünyasında bir gerçeklik olduğu vurgulanır.

Anlaması zor, alışması, sindirmesi daha da zordur ama gerçek budur! Kuantum devrimi ile, ya ölü olunur yada diri şeklindeki siyah-beyaz anlayışın tek doğru olduğu inancı yıkılır, yerine “hem o doğru hem de bu doğru” gerçekliği gelir. Bu durum Aristo mantığının yani doğrusal, lineer mantığın tek doğru olmaktan çıkması demektir. Derken, birbirinden çarpıcı iki gelişme daha olur: “Kaos Paradigması”nın keşfi ve “fuzzy,” puslu veya saçaklı dediğimiz çokdeğişkenli mantığın matematiğe dökülmesi.

Kaos paradigması, Klasik Fizik’in açıklayamadığı için gözardı ettiği/yoksaydığı “türbülans”a/karmaşa’ya anlam kazandıran, “dinamik sistemler” denilen fenomenlerin işleyişini açıklayan ilkedir. Dinamik sistemlerden kasıt ise: deniz dalgaları, girdaplar, borsa hareketleri gibi neden-sonuç ilişkileri kesin olarak saptanamayan, Klasik Fizik’in, “şunu şöyle etkilersen bu sonucu alırsın” şeklindeki nedensellik ilişkilerinin işlemediği, doğrusal olmayan sistemler.
Einstein’ın “matematik kesin olduğunda gerçeği yansıtmaz, gerçeği yansıttığında kesin değildir” sapmasını hatırlayalım. Büyük bilginin bu cümleyle özetlediği olgu, dünyada hiçbir oluşumun/hiçbir hadisenin kesin olarak gözlemlenemediği gibi, kesin olarak ölçümlenemediği olgusudur. Bunun böyle olduğunu Klasik Fizikçiler bilir, ancak işlevsellik adına küsüratı gözardı ederlerdi. Oysa, Kaos Teorisi, gözardı edilen küsuratın, küçücük farkların, dinamik sistemlerde altüst edici fırtınalar yaratabildiklerini ortaya çıkardı.

Kelebek etkisi diye bilinen olay, dinamik sistemlerin başlangıç noktalarında meydana gelen en ufak bir değişikliğin beklenmedik sonuçlar doğurabilmesi olayı. Ufacık bir su damlası bir tsunamiye dönüşebiliyor. Şu anda Beylerbeyi’nde kanat çırpan bir kelebek, bir süre sonra burada Ankara’da fırtınaya sebep olabiliyor.

Öte yandan, insan toplulukları da dinamik sistemler. Kaos paradigması bize ne kadar iyi düzenlendiği, denetlendiği sanılırsa sanılsın, herhangi bir toplumsal olayın bütün bir dünyayı sarsacak kelebek etkisi yaratabileceği söylüyor. Diğer bir deyişle, “ateş olsa cürmü kadar yer yakar” hükmünün hiç de gerçekçi bir hüküm olmadığı, tersine, şeytanın ayrıntılarda gizli olduğu ortaya çıkıyor.

“Matematik kesin olduğunda gerçeği yansıtmaz, gerçeği yansıttığında kesin değildir,” çünkü gerçek hayatta olgular, veriler, “fuzzy” veya “puslu”dur, ölçümler fuzzy veya “puslu”dur, hatta ölü ile diri arasındaki fark bile fuzzy ya da “puslu”dur. Nesneler arası ilişki fizikçilerin öngördüğü şekilde tezahür etmeyebilir. “Hiçbir şey kesin değildir, ama herşey mümkündür.”

Klasik Fizik’in “Birinci Aydınlanma Çağını” başlatıp, günümüze hakim olan “mekanize” dünya görüşünü şekillendirdiği gibi, “Yeni Fizik” de “İkinci Aydınlanma Çağı”nı başlatıyor ve insanın kendisine, kendi bedenine, topluma, Kâinatı oluşturan canlı cansız tüm varlıklara hatta “canlılık ve ölülük” durumlarına bakışını radikal bir biçimde değişmesini öngörüyor.

Siyah-beyazcı Aristo mantığının tek doğru olmaktan çıkması, Kaos paradigması, dinamik sistemler olan insan toplumları için fevkalade önemli. Birinci Aydınlanma Çağında olduğu gibi, fizik bu defa da, başta sosyal bilimler, hayatın her veçhesi yeni gelişmelerden etkileniyorlar.

Birkaç örnek verirsek, meselâ, ekonomide insanları sadece maddi çıkarları doğrultusunda hareket eden atom benzeri bireyler olarak değerlendiren ekonomik modeller sorgulanıyor. Bu durum hem liberal-kapitalist, hem de sosyalist sistemler için geçerli. Siyaset biliminde, Kaos Paradigması, toplum mühendisliği girişimlerini tahtından ediyor. Tarih araştırmaları doğrusal olmaktan çıkıyor. Aynı şey, sosyoloji, psikoloji ve tıp için de geçerli. Örneğin, tıpta kimin ne zaman ölü sayılacağı meselesi ortaya çıkıyor ki, bu mesele anında hukukun meselesi haline geliyor. Ölümle yaşam arasında çizilen çizginin keyfi bir çizgi olduğunun isbatı, işi büsbütün karıştırıyor.

Bununla birlikte, “suç” kavramı tartışılıyor ve Birinci Aydınlanma Çağı’nın pozitif hukuk anlayışı sorgulanıyor. O kadar ki, “hukuk adalet dağıtmalıdır; kurallar, kaideler değil” şeklinde bir itiraz giderek daha yüksek sesle duyuruluyor. Bu da, tahkim mahkemelerinin itibarlarının ve sayılarının artmasıyla sonuçlanacak gibi duruyor. Neden, çünkü, hakemlerin, formal/resmi hukukun siyah-beyaz kurallarını bir yana bırakarak, hafifleştirici ya da ağırlaştırıcı nedenleri ayrıntılı bir şekilde inceleyebileceği düşünülüyor. Az önce de belirttiğimiz gibi, şeytan ayrıntıda gizli çünkü.

Daha uç bir gelişim: “kadı” sistemini müdafa eden sesler gürleşiyor. Nedeni yine aynı: Aristonun siyah-beyaz sisteminin hukuktaki uygulamalarının kaba ve indirgemeci olmaları nedeniyle adaletsizliğe neden oldukları inancı.

Özetle, Schrödinger’in Kedisi’inde sembolleşen Yeni Fizik ve onun türevleri Kaos Paradigmasının ve fuzzy, saçaklı mantığın, insanlığı siyah-beyaz düşüncenin cenderesinden, kesin yargıların kabalığından ve zorlamasından kurtaracağı düşünülüyor. Dünyada yüzde yüz doğru olan hiçbir tanım veya ölçü olmadığını idrak noktasına getiriyor. Öyle görünüyor ki, 2000li yılların hukukçularını görülmedik değişiklikler, reformlar bekliyor.Teşekkür ederim.

(Ankara Hukuk Fakültesi, 2001)

EtiketAlev AlatlıAydınlanma Çağı
Önceki Haber

Vahye uy ve aklını kullan

Sonraki Haber

İslamcılık, filozof, entelektüel

İlgili Haberler .

  • AkademikEdebiyatİlahiyatRamazanÜnlü Yazarlar ve Şairler

    Oruç da acıkır

    1 Haziran 2017
    By editor editor
  • Tarih

    Tekbirin bestekârı Itrî bile harem hocasıydı

    13 Haziran 2017
    By editor6
  • Kültür SanatTürk sineması

    Şener Şen ve Yavuz Turgul “Yol Ayrımı”nda

    26 Mayıs 2017
    By editor editor
  • TarihTürk Tarihi

    Fatih Sultan Mehmet’in Rumeli Hisarı’ndaki şifresi

    29 Mayıs 2017
    By editor editor
  • AkademikTarihTürk Tarihi

    140 yıl önce tanıştık vazgeçilmezimiz oldu

    1 Haziran 2017
    By editor3
  • AkademikİslamProf. Dr. Sefa SaygılıRamazanYazarlar

    Ramazanda Psikolojimiz

    30 Mayıs 2017
    By admin

ilgili Haber

  • Dakikada 2,5 konut sattık

  • ABD’nin teröristlere verdiği silahlar Kato’dan çıktı

  • Tekmeciyi tahliye eden hakim FETÖ’den tutuklandı

İslam Dünyası

Dünyadaki en kötü açlık krizi

Birleşmiş Milletler, Yemen’in kıtlığın eşiğinde olduğu uyarısında bulunarak, 17 milyondan fazla kişinin bir sonraki öğününün nereden geleceğini bilmediğini bildirdi Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, günlük basın brifinginde, ...
  • HARİTALAR ÇİZİLİYOR DİYORUZ, AYDINIMIZ BELGENİZ VAR MI? DİYOR

    By admin
    15 Haziran 2017
  • Rakka’da sivil katliamı

    By editor2 editor2
    14 Haziran 2017
  • İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük katliam

    By editor5 editor5
    14 Haziran 2017
  • Katar krizi yetmedi!

    By editor5 editor5
    14 Haziran 2017

Fikriyat Gündemi

  • 15 Haziran 2017

    Önlem almayan Amerikan polisi, yine PKK/PYD tarafını tuttu

  • 15 Haziran 2017

    Dünyadaki en kötü açlık krizi

  • 15 Haziran 2017

    Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

  • 15 Haziran 2017

    İşsizlik verilerinde düşüş başladı

  • 15 Haziran 2017

    Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

Kültür Sanat

  • 14 Haziran 2017

    Tarihi manastır turizme kazandırılacak

  • 13 Haziran 2017

    GELENEKLİ SAN’ATLARA DÂİR…

  • 13 Haziran 2017

    Gökyüzünden görülen heykeller!

  • 13 Haziran 2017

    Hatay Arkeoloji Müzesi ‘en büyük’ olma yolunda

  • 12 Haziran 2017

    11 müze daha yıl sonuna kadar hizmete açılacak

Fikriyat Ramazan

Nesimi’den Güldür Gül

Vav Radyo

SON HABERLER

  • 15 Haziran 2017

    Önlem almayan Amerikan polisi, yine PKK/PYD tarafını tuttu

  • 15 Haziran 2017

    Dünyadaki en kötü açlık krizi

  • 15 Haziran 2017

    Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü cezaevi önünde bitecek

  • 15 Haziran 2017

    İşsizlik verilerinde düşüş başladı

  • 15 Haziran 2017

    Erdoğan TBMM’deki iftar programına katıldı

AKADEMİ HABERLERİ

  • 15 Haziran 2017

    Çocuklarımıza Kur’ân’ı Nasıl Sevdirelim?

  • 14 Haziran 2017

    Amerika’nın İslamofobya endüstrisi

  • 14 Haziran 2017

    Padişahların mutlak otoritesi Avrupalılar’a örnek oldu

  • 14 Haziran 2017

    Batı’nın diğer ‘öteki’si olarak: Rusya

  • 14 Haziran 2017

    Amerika’nın siyah tarihi

Biyografiler

  • 5 Haziran 2017

    Soğuk Savaş Amerika’sının nihilisti

  • 1 Haziran 2017

    Şehit generalin tüyleri diken diken eden kahramanlık öyküsü

Site Haritası

  • Anasayfa
  • Akademik
  • Haberler
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Spor
  • Bilim – Teknoloji
  • Medya
© Copyright Fikriyat. All rights reserved.