Yedi düvele karşı kanıyla Çanakkale’ye ‘geçilmez’ mührünü vuran ve millet olma bilincini diri tutan Çanakkale Zaferi’nin bugün 102. yıldönümü. Bu ruhun diri olduğunu 15 Temmuz’da dünya gördü.
Dünya tarihinin kadim sayfalarında yer almak her millete nasip olmamıştır, olmaz da. Fakat Türkler tarih boyunca bir değil birden fazla kahramanlık örneği göstererek zamanın, hadiselerin ve ölümcül gidişatların seyrini değiştirmiştir. O sarsılmaz, o yıkılmaz denilen Bizans’ın elinden 1453’te İstanbul’u alan Osmanlı, 500 yıl boyunca üç kıtaya hükmetmiş, ancak her başlangıcın bir sonu olduğu gerçeğinde ötürü, kaderin kendine verdiği süre dolmak üzereyken istiklal ve istikbal savaşına girişmiştir. Yıllar boyunca vatan toprakların dört bir yanında açılan cephelerde savaşmaktan yorgun düşen asker, donanım ve mühimmat eksikliği, Abdülhamid’in otuz üç yıl boyunca ayakta tutmayı başardığı devleti uçuruma götürmek için birbiriyle yarışan ittihatçılar… İşte şanlı ve kanlı bir destan bu şartlar altında yazıldı.
Bir savaştan çok öte…
1915- 1916 yıllarında Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında gerçekleşen savaş, Osmanlı’nın parçalanışını daha da hızlandırdı. Gelibolu Yarımadasında yaşanan deniz ve kara muharebelerihem Seyit Onbaşı’nın yüzlerce kiloluk top mermisini kaldırışı gibi insanüstü kahramanlıklara, hem de bir insanın düşebileceği en çukur seviyelerin göstergesi olan hadiselere sahne oldu; tıpkı düşman birliklerinin Osmanlı’ya ait hastaneleri bombalaması ve misket bombası ve zehirli kimyasal gazları Osmanlı askeri üzerinde kullanması gibi.
İttihat ve Terakki’nin akılsızlığı
Serüven sevdalısı İttihat ve Terakki Cemiyeti, koskoca Osmanlı Devleti’nin parça parça olmasına sebep oldu. İtalyan yazar Campella’nın ifadesiyle; üzerinde güneşin batmadığı, yüzölçümü on milyon kilometreden fazla bir ülkeyi on senelik bir süreçte mahvettiler. İttihat ve Terakkiciler, devlet yönetmeyi oyun zannedecek kadar safdil, beceriksiz, pısırık, ferasetsiz birer çocuktu. İttihatçılar koskoca Osmanlı’yı on senede batırırken, ihtiyar bir Padişah çeyrek asır devleti başarıyla yönetti. Yıkılan bir imparatorluğun önüne, uyguladığı politik dehayla set oldu.
19 Mayıs gece taarruzu: Ölümün nefesi
Taarruz konusunda Enver Paşa’nın çok büyük hataları nedeniyle özellikle 19 Mayıs 1915 taarruzunda çok ağır zayiat verildi. Hücum borusu çalındığı için düşman uykudan uyandığından tepeden inen Türk askerine karşı düşman kuvvetleri yaylım ateşi açtı. Türk tarafının 3500 şehidine karşı düşman kuvvetlerinin kaybı sadece 950 oldu. Üstelik bütün uyarılara rağmen bu emir geri alınmadı, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ortaya çıkan manzara korkunçtu. Birbiri üstüne yığılmış yüzlerce ceset…
Soykırımcı Batı kahramanlık nedir bilmez
Çanakkale Zaferi birkaç sayfaya sığmayacak kadar büyük bir destan. Seyit Onbaşı’dan, Nusrat Mayın Gemisi’ne, Bomba sırtında verdiğimiz ilk şehitlerimizden Anafartalar Muharebesine, gece muharebelerinde siperlere dahi yaklaşamadan makineli tüfek mermisiyle şehit olan askerlerinden çocuk yaşta siper gerisinde ölüme gülümseyen cesur Osmanlı çocuklarına kadar bir büyük destandır Çanakkale. İşgal, yağma ve talanla ele geçirdiği ülkelerle büyük güç(!)olmayı başarmış devletler kahramanlık nedir bilmezler. Bu yüzden de kendilerine Rambo, Rocky gibi sahte kahramanlar üretirler. Tıpkı Kızılderililer’e çiçek hastalığı bulaştırıp soykırım yapan ABD gibi.
O topraklarda açan her çiçek bir şehit
O dönem yüzlerce mektep ve medrese uzun bir süre mezun veremedi. Oyun oynaması gereken yaştaki çocuklar ellerine oyuncak yerine tüfek aldı. Küçücük yürekleri ve kocaman cesaretleriyle, düşman ordusunun kana susamış işgalci askerlerinin karşısında dikildiler. Şimdi ellerinde telefon ve bilgisayarla dolaşan günümüz gençliği bu rahatlarını kendi yaşında şehit olan dedelerine borçlu olduklarını bilmeliler.Çanakkale’de açan her çiçekte, havasında, suyunda gencecik yaşında toprağa düşmüş yaşıtlarının umutları var.
18 Mart’tan 15 Temmuz’a yeni bir diriliş
Mehmet Akif, Çanakkale’de yaşananları tasvir ederken şöyle der:
“Ne hayâsızcatehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “bu: bir Avrupalı! ”
Vahşi Avrupa aradan geçen yüz iki yıla rağmen hala değişmedi. Fakat cesaretin sembolü Türk insanı da kahramanlıklarına kahramanlık eklemek konusunda hiç değişmedi. Dönemin en ağır ve en modern silahlarına sahip olan düşman kuvvetlerine karşı iman gücüyle karşı koyan ve tarihi başarılarına bir başarı daha ekleyip, halka Kurtuluş Savaşı öncesi moral oldu Çanakkale Zaferi. Necmettin Halil Onan’ın, “Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir” diye tarif ettiği o devir, 15 Temmuz 2016’da yeniden vücut buldu. Tankla, tüfekle, uçaksavarlarla ellerinde sadece Türk bayrakları olan masum halka saldıran darbeci ve işgalcilere karşı duran millet, vatanını mutlak bir işgalden kurtardı ve tarihe ‘Çanakkale Geçilmez’ mührü vuran dedelerinin torunu olduğunu gösterdi.
MİLAT